Taktiklerle JSPS İle Daima Güncel Kal

Disiplin hukukunda şüpheden sanık yararlanır ilkesi

Avatar Yönetim 08.03.2025 15:16:55 0 Yorum

Disiplin hukukunda şüpheden sanık yararlanır ilkesi; geçerli bilgi ve belgelere dayanmayan soyut iddialara dayanılarak bir kimse hakkında disiplin cezası verilemez anlamına gelmektedir. Disiplin hukukundaki uygulanması ceza hukukundaki uygulaması ile paralel şekilde işlemektedir. Masumiyet karinesinin bir sonucu olarak ortaya çıkan ve Latincede; “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesine göre; suçlanan kişinin suçu işlediğini gösteren yeterli ve kesin delil yoksa kanaate ve inanca dayanılarak ceza verilemeyecektir. Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden kurmak olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel ilkelerinden biri olan bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği, suçun niteliği, ağırlaştırıcı özellikleri, sanığın kastı, saiki, fiil ile netice arasındaki illiyet bağı, hukuka uygunluk nedenleri, iştirak teşebbüs ve fiilin gerçekleştirilme biçimi konusunda şüphe belirmesi halinde de geçerlidir.

Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak bir kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar, sanık aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve bu ispat, hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkan vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa ihtimale dayanarak sanığın mahkumiyetine karar vermek, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm kurmak anlamına gelecektir. Yine şüpheden sanık yararlanır ilkesi disiplin hukukunda da karşımıza çıkmaktadır. Bu yazımızda Kadim Hukuk olarak “Disiplin hukukunda şüpheden sanık yararlanır ilkesi” hakkında bilgi vereceğiz.

Anayasamızın 38/4. maddesinde “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.” şeklindeki düzenlemeyle, yine AİHS’nin 6/2. maddesinde “Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır.”  şeklindeki düzenlemeyle teminat alınan “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi, ceza yargılaması hukukunda geçerli olan ve mevzuatımızda yazılı olarak hükme bağlanmamış bulunan bir ispat kuralıdır. Buna göre, bir suç işlediği iddiasıyla yargılanan kimse hakkında mahkumiyet kararının verilebilmesi için, kişinin o suçu işlediğinin % 100 oranında kesin olması, ispatlanmış bulunması gerekir. Bu noktadaki % 1lik şüphe dahi sanığın beraat etmesine yol açar. Böylece masum bir kimsenin cezalandırılmasından ise suçlu bir kimsenin serbest bırakılması daha üstün tutulmaktadır.

Şüpheden sanık yararlanır ilkesi; özenle yapılmış bir hazırlık soruşturmasına, her türlü araştırma ve soruşturma sonucu toplanmış, değerlendirilmiş bütün delillere rağmen sanığın suçluluğu veya aleyhe durum konusunda var olan makul şüphenin giderilmemesi halinde uygulanmalıdır. Bu durumun aksi, bu kez de mağdur tarafın, adaletin ve toplumun zarar görmesine sebep olacaktır. Uygulama alanı çok geniş ve hukukumuzda da vazgeçilmez bir yere sahip olan şüpheden sanık yararlanır ilkesi doğru uygulandığı ve doğru anlaşıldığı takdirde adalet sistemine ve hukuka hizmet edebilir.  Hukukun genel ilkelerinden biri olarak kabul gören “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi”, bir kimseyi suçlayan şahsın veya makamın iddiasını kanıtlaması gerektiğini; suçlanan kişinin, ilke olarak suçu işlemediğini, suçsuz olduğunu kanıtlamakla yükümlü  olmadığını, hakkındaki hüküm kesinleşinceye kadar sanığın suçlu muamelesi görmemesi ve lekelenmemesini, kamuoyuna suçlu gibi lanse edilmemesi gerektiğini ifade etmektedir.

Disiplin hukukunda şüpheden sanık yararlanır ilkesi, somut delil olmadan memur hakkında disiplin cezası verilemeyeceğini ifade eder. Memur veya kamu görevlisi hakkında disiplin cezası tayin edilebilmesi için, idarenin, ilgili hakkında yürüttüğü disiplin soruşturması sonucunda, ilgilinin isnat edilen fiili gerçekleştirdiğine dair yeterli, kesin ve inandırıcı somut delillerle ispat etmiş olması gerekir. Her türlü araştırmaya rağmen ilgilinin müspet eylemleri gerçekleştirdiği şüpheye yer vermeyecek şekilde kesin olarak ortaya konamamış ise aşılamayan şüphenin memur veya kamu görevlisi lehine yorumlanarak, fiil nedeniyle disiplin cezasıyla cezalandırılmaması gerekir.

Memurların disiplin işlemlerinin ve cezalarının düzenlendiği disiplin hukuku idari yargı alanı içerisinde önemli bir yer tutmaktadır. Disiplin hukuku ile ceza hukuku her ne kadar farklı usul kurallarına ve ilkelerine tabi olsalar da ceza hukuku ile disiplin hukukunun benzeştiği durumlar söz konusudur. Ceza hukukunun asli ilkelerinden birisi olan şüpheden sanık yararlanır ilkesinin disiplin hukukunda da geçerli olduğunu görmekteyiz. Disiplin hukuku ceza hukukunun usul kuralları ve ilkeleriyle bütünüyle bağlı değildir. Örneğin ceza davasında “delil yetersizliği” nedeniyle hakkında beraat kararı verilmiş bir kimseye disiplin incelemesi sonucunda disiplin cezası verilebilir. Durumun koşullarına göre delil değerlendirmesi yapılarak kişi hakkında disiplin cezasına hükmedilmesi mümkündür. Ancak kişi hakkında yapılan disiplin soruşturmasında toplanan delillerle kesin bir kanaate ulaşılamaması durumunda şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince disiplin cezasına yer olmadığı kararı verilmelidir. İdare Mahkemeleri ve Danıştay kararlarında bu ilkenin karşılık bulduğunu görmekteyiz.

Masumiyet karinesi gibi hukukun genel ilkelerinden ve ceza hukuku ilkelerinden olan “şüpheden sanık yararlanır” ilkesinin disiplin hukukunda da uygulandığını belirten Danıştay, bazı kararlarında açıkça bu ilkelere gönderme yaparken, bazen de dolaylı olarak bunlara dayandığını göstermektedir.   Buna göre; disiplin yaptırımı uygulanacak kişi tarafından ikrar edilmeyen ve eldeki mevcut deliller ile disiplin normuna aykırı fiilin ispatı mümkün olmayan hallerde “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi gereğince ilgiliye disiplin cezası verilemeyeceğinin kabulü gerekmektedir.  Danıştay ayrıca, “…isim belirtilmeyerek alınan genel tanık beyanları dışında, inandırıcı ve somut deliller ortaya konulmaksızın, fiilin sübut bulduğu gerekçesiyle ceza tayini cihetine gidilmesini…” hukukun genel ilkelerinden biri olarak değerlendirdiği masumiyet karinesi ve bunun bir sonucu olan şüpheden sanık yararlanır ilkelerinin ihlali nedeniyle hukuka aykırı bulmaktadır. Aynı şekilde, çelişkili tanık beyanlarına dayanılarak disiplin cezası verilmesini de hukuka aykırı bulduğu kararında, fiilin şüpheye yer bırakmaksızın ve kesin olarak ortaya konulamamış olması yönünde yaptığı değerlendirme de şüpheden sanık yararlanır ilkesinin dolaylı olarak uygulanması niteliğindedir.

Ceza hukukunda bir “hüküm verme kuralı” olarak ortaya çıkan şüpheden sanık yararlanır (in dubio pro reo) ilkesi, hakimin muhakeme sonunda olayı aydınlatma yükümlülüğünün bir sonucu olarak almak zorunda olduğu kararın belirlilik temelinde şekillenmesi gerektiğine işaret etmektedir. Gerekçeli karar verme zorunluluğu bulunan ceza hakimi, bu ilke sayesinde delil değerlendirme sonucunda vakıanın kuşkulu kalması halinde, kararını belirli bir zemine dayandırabilmekte, açık ve kesin hüküm gerekçesi oluşturabilmektedir.

Danıştay kararlarına yansıyan “şüpheden sanık yararlanır ilkesi” uygulaması da, ceza yargılamasındakine paralel olarak özellikle disiplin kuralının ihlalinin ispat derecesi üzerinde yoğunlaşmaktadır. Her ne kadar idarenin aldığı kararların gerekçesini açıklama zorunluluğu bulunmasa da, idari işlemin hukuka uygun bir sebebe dayanarak ortaya çıkması gerekmekte; aksi durum idari işlemin sebep unsurundaki hukuka aykırılık nedeniyle işlemi sakatlamaktadır. Bu nedenle disiplin yaptırımlarında in dubio pro reo ilkesi genel olarak maddi vakıanın ispatına ilişkin olarak uygulanmaktadır. Kamu görevlilerinin disiplin cezasıyla cezalandırılabilmeleri için; Danıştay kararlarına göre disipline aykırı işlem veya eylemlerinin sübut bulup bulmadığının usulüne uygun olarak yapılacak soruşturma ile ortaya konulması, soruşturma aşamasında kamu görevlisinin lehinde  ve aleyhinde olan her türlü bilgi ve belgenin toplanması, bilahare disipline aykırı davranış olarak tespit edilen eylemin hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispatlanarak eylemine uygun olan disiplin cezası maddesinin tayini ve uygulanması gerekmektedir

Av. Umur Yıldırım (Kadim Hukuk)

Benzer yazılara gözatın

Kapat
Ana Sayfa
Ürünlerimiz
Menü
Kayıt Ol
Giriş Yap
Kapat